Kitaplar ve Kılıçlar

Kitaplar ve Kılıçlar

Köln’de yaşıyorum ve Köln’ün en büyük kütüphanesi olan University and City Library of Cologne’a gidiyorum. Kütüphaneye en sevdiğim arkadaşlarım olan Can, Kerem ve Ayşe’yle gidecektim ama Can hasta olduğu için gelemedi. Kerem, “Bence Can’a da kitap alalım, ne dersin?”dedi bana. Ben de soğukkanlılıkla “Tabii ki olur, Can benim dostum, Kerem…” dedim. Bilmiyordum ki, meğer Kerem’in kardeşi Ali annesine yalvarmış ve bizimle gelmesine ikna etmiş. Kerem bunu bize söylediğinde, yüzünden neredeyse bin parça düşmek üzereydi. Ben ise yine soğukkanlılıkla “Sıkıntı ne? İki küçük çocuk bizi ne yapabilir ki?” dedim. Kerem ise, “Anlamıyorsunuz, benim kardeşim o kadar yaramaz ki bizi ikiye katlar, fırına verir.” dedi. “Niye?” diye sorduğumda ise, “O kadar ispiyoncu ki, her zaman ne yaparsak anneme söylüyor.” dedi.

Can’a kitabını vermeye gittiğimizde ise, Can iki gündür eve gelmemiş. Hatta annesi çok meraklanmış tüm mahalleyi ayağa kaldırmış yine de Can’ı bulamamışlar.

Can Nerede?

Ali, küçük kardeşi olmasına rağmen akıllı bir çocuktu. “Belki Can’ın gittiği son yeri biliyorsunuzdur. Hangi kitapları almayı planlıyordu?” diye sordu. Bu mantıklıydı, çünkü Can her zaman okumak istediği kitapların listesini yapardı.

Kütüphaneye gittik ve Can’ın en son ödünç aldığı kitapları sorduk. Görevli bize Can’ın birkaç gizem ve dedektiflik kitabı aldığını söyledi. Kerem, “Belki de bu kitaplarda bir ipucu bulabiliriz.” dedi.

Kitapları alıp kütüphanenin okuma salonuna geçtik. Ayşe, “Belki Can’ın not aldığı bir şeyler vardır.” dedi. Kitapları dikkatlice incelemeye başladık ve gerçekten de bir kitabın arasında küçük bir not bulduk. Notta, “Eski Kütüphane’nin bodrum katında bir sır var. Orada olacağım.” yazıyordu.

Heyecanla eski kütüphaneye doğru yola çıktık. Bodrum katına indiğimizde gerçekten de Can’ı orada bulduk. Bize, “Yeni bir gizem çözüyordum ve burada sıkışıp kaldım. Telefonumun şarjı bittiği için kimseye ulaşamadım.” dedi.

Hepimiz derin bir nefes aldık. Kerem, “Bir daha böyle yapma, Can. Hepimiz çok korktuk.” dedi. Ali ise, “Neyse ki seni bulduk.” diye ekledi.

Sonunda, Can’ı annesine teslim ettik ve o da rahatladı. Bu olaydan sonra, birbirimize daha çok dikkat edeceğimize dair söz verdik. Böylece bir maceramız daha sona erdi.

Bodrum Kattaki Gizem

Bu olaydan sonra, birbirimize daha çok dikkat edeceğimize dair söz verdik. Ancak maceralarımızın burada sona ermeyeceğini biliyorduk. Ertesi gün okulda, Can bize teşekkür etti ve kütüphanenin bodrum katında bulduğu gizemli bir haritadan bahsetti. Haritayı bize gösterdi ve “Bu, Köln’ün kayıp hazinesine ait olabilir.” dedi.

Kerem, haritayı inceledi, “Bu harita gerçekten çok eski görünüyor. Üzerindeki işaretler eski Latince yazılmış.” dedi. Ayşe, “Bunu çözmek için biraz araştırma yapmamız gerekecek.” diye ekledi. Ali ise heyecanla “Hazine mi? Çok heyecanlı!” diye bağırdı.

Okuldan sonra, hep birlikte kütüphaneye geri döndük. Bu sefer hedefimiz haritanın gizemini çözmekti. Kütüphane görevlisinden eski haritalar ve Latince kitaplar aldık. Saatlerce çalıştık ve sonunda haritadaki işaretlerin Köln’ün eski mahzenlerine işaret ettiğini anladık.

Kerem, “Bu mahzenler şehrin altındaki tünellerden geçiyor. Oraya nasıl gireceğiz?” diye sordu. Can, “Eski şehir planı rehberinden bu tünellere giriş noktalarından biri bulabiliriz dedi.” dedi. Hemen bir rehber kitabı bulmaya gitti. Çok sürmedi. Elinde bir kitapla geldi. Haritayı dikkatlice inceledikten sonra, giriş noktasını rehber kitabını didik didik ederek bulduk.

Ertesi sabah, tünellere giriş yapmak için plan yaptık. Yanımıza fenerler, ipler ve su aldık. Tünellere girdiğimizde karanlık ve nemli bir ortamla karşılaştık. İlerledikçe tüneller daralmaya başladı. Ali biraz korktu ama hep birlikte onu cesaretlendirdik.

Bir süre sonra haritadaki işaretlerin gösterdiği yere geldik. Büyük bir taş kapıyla karşılaştık. Ayşe, “Bu kapıyı nasıl açacağız?” diye sordu. Kerem, kapının üzerinde eski Latince bir yazı gördü ve bunu haritadaki bir şifreyle eşleştirdi. Şifreyi çözdüğümüzde kapı ağır ağır açıldı.

İçeri girdiğimizde, muhteşem bir manzarayla karşılaştık. Eski Köln’e ait altınlar, mücevherler ve antika eşyalarla dolu bir hazine odası bulmuştuk. Hepimiz şaşkınlık ve hayranlıkla etrafa baktık. Can, “Gerçekten de kayıp hazineyi bulduk!” dedi.

Ancak, hazine odasında beklenmedik bir şey oldu. Eski bir güvenlik mekanizması devreye girdi ve kapı hızla kapanmaya başladı. Hepimiz kapıya doğru koşup dışarı çıkmayı başardık, ama hazine odası bir kez daha mühürlendi.

Dışarıda nefes nefese kaldık. Kerem, “Hazineyi kaybettik ama önemli olan birlikte başardıklarımız.” dedi. Ayşe ise “Belki de hazine her zaman maddi şeyler değildir. Bu macera bize çok şey öğretti.” diye ekledi.

Sonunda evlerimize dönerken, bu maceranın bizleri ne kadar yakınlaştırdığını fark ettik. Gelecek maceralar için hazırdık ve birbirimize daha da kenetlenmiştik.

Yorum gönder